Öztrak: Bakanlar, Zarrab’ın cebine girecek kadar küçüldüler

Öztrak: Bakanlar, Zarrab’ın cebine girecek kadar küçüldüler

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı düzenledi.

Öztrak’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Bugün 21 Haziran. Aydınlığın en uzun sürdüğü gün…

Ve bugün, “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” diyerek, Milli Kurtuluş Savaşımızın işaret fişeğini atan, Amasya Tamimi’nin 102. yıl dönümü.

Bu tamimi bizzat kaleme alan, Kurtuluş Savaşımızın büyük önderi, Cumhuriyetimizin banisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Kurtuluş savaşımızın tüm kahramanlarını, saygı ve rahmetle anıyoruz. Böyle aydınlık bir günde, milletimiz de sandıkta karanlığı yırtarak, aydınlığa ulaşmaya hazırlanıyor.Biz bunu insanlarımızın gözlerinde ve bizlere gösterdiği samimi yakınlıkta görüyoruz.

Geçtiğimiz üç gün boyunca, Belediye Başkanlarımızla beraber Gaziantep’teydik. Verimli bir çalıştay gerçekleştirdik. Genel Başkanımız, Genel Başkan Yardımcılarımız, Belediye Başkanlarımız saha çalışmaları da yaptılar.

Seçildikleri günden itibaren, özellikle de pandemi döneminde, belediyelerimiz, çok başarılı bir sınav veriyor. Sosyal demokrat belediyeciliğin ne olduğunu, halkımız, yaşayarak tecrübe ediyor.

19 yıllık iktidar millete beş maskeyi bedava dağıtamazken, 40 yıl vergi veren esnafa 40 gün bakamazken, Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, belediyelerimiz, milletimizin yükünü hafifletmek için canla başla çalıştılar. Bundan sonra da, aynı şevkle çalışmaya devam edecekler.

Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzda, mafya-siyaset-medya-ticaret ekseninde patlayan skandalları, bunların uluslararası boyutlarını, derinleşen yolsuzluk ağlarını ve bunun neden olduğu ağır yoksulluğu, devlet kriziyle içi içe geçen ekonomik krizi ve ülkemizi bu buhrandan çıkarmak için, nelerin, nasıl yapılması gerektiğini görüştük.

“Adâletin gözleri, âdil olsun diye bağlıdır. Namussuzlara göz yumsun diye değil…”

Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, adaletin göz bağıyla ve terazisiyle o kadar çok oynadı ki, namussuzların arsızlığı, edepsizliği aldı yürüdü.

Erdoğan Şahsım Hükümeti, hukuku katlederken yozlaştı… Yozlaştıkça adaletin boğazına daha da sıkı yapıştı. Yaşanan bu yozlaşma, bu topraklarda edebi, adabı, ahlakı ve adaleti yutmakla kalmadı. Devletimizin itibarına ve uluslararası saygınlığına da büyük darbe vurdu.

REZA ZARRAB DAVASI

Bu ülkede bakanlar; 30 yaşındaki İranlı Reza Zarrab’ın cebine girecek kadar küçüldüler. Elbise askılarından, ayakkabı kutularından, evlerdeki kasalardan, sıfırlanamayan rüşvet paraları ortalığa saçıldı.

Türkiye, bu rezilliklerle hukuk ve yargı önünde yüzleşemedi. TBMM’nin hazırladığı araştırma raporu bile sümen altı edildi.

(Reza Zarrab’a ödül görüntüsü)

Bununla da yetinmediler. Bakanları, şanlı bayrağımızı bu rüşvetçiye dekor yaptılar. “Cari açığımızı kapattı” diyerek, rüşvetçiye ödül veren, dünya üzerindeki ilk hükümet oldular.

Ve yine dünya üzerinde ilk defa, elbise askılarında rüşvet almaktan aklanmamış bir eski bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’ne Büyükelçi yaparak, tarihin karanlık sayfalarına geçtiler.

Peki, sonra ne oldu? Bu şahıs, Türkiye’den kaçıp gitti. Amerika Birleşik Devletleri’nde itirafçı oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’ne, Irak’ta askerlerimizin kafasına çuval geçirdiğinde, verilmeyen nota, bu rüşvetçi için, bir değil, tam iki kez verildi.

Şimdi ABD’de yürüyen Halkbank Davası, Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanıyor. Bu yozlaşmış kadroların işlediği günah ve suçlar, dış politikamızın, ve milli güvenliğimizin yumuşak karnı, aşil topuğu oldu.

Bugün Amerika Birleşik Devletleri, 1,5 milyar dolar verdiğimiz F-35’leri teslim etmiyor. Dedelerimizi soykırımcılıkla suçluyor. Sınırlarımızda ulusal çıkarlarımıza aykırı projelere yol veriyor.

Erdoğan şahsım hükümeti, tüm bunlara rağmen, 2,5 milyar dolar verdiğimiz S-400’leri hangardan çıkaramıyorsa, meclise sormadan, Taliban ile Türk askerini bir başına bırakmayı göze alıyorsa, Mehmetçiklerimize Afganistan’da nöbet yazılmasını kabul ediyorsa, sebebi bu Aşil topuğunda aranmalıdır.

Zarrab vakasına, Bir de Sezgin Baran Korkmaz eklendi. Aşil topuğu bir iken iki oldu.

Şu fotoğrafa bir bakar mısınız? Sezgin Baran Korkmaz, şu anda Avusturya’da, ABD’nin isteğiyle gözaltında. Onun yanındaki Jacob Kingston, bu da ABD’de, kara para aklama ve dolandırıcılık suçundan tutuklu.

Yanlarında da Erdoğan… Bu fotoğrafta olmayan, ama bu kara para aklama işinin göbeğinde olan, Amerika’da tutuklu bir başka isim daha var: Ermeni iş adamı Levon Termendzhyan. Bu kişi sonradan Lev Aslan Dermen olmuş. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılmış.

Koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Türkiye Cumhuriyeti yargısının, 419 bin nüfuslu Orta Amerika ülkesi olan Belize’nin Parlamentosu’nun ve Belize yargısının yaptığını yapamaması bizi derinden yaralıyor.

Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı Levon Termendzhyan’ın, Belize vatandaşlığı almak için, Belize’deki bir Bakana rüşvet verdiği ortaya çıkınca, Belize Parlamentosu ve yargısı ayağa kalktı ve bu bakan görevinden oldu.

Peki, Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı olan Levon Termendzhyan, Türkiye’de Lev Aslan Dermen nasıl oldu? Bu kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını nasıl aldı?

İranlı Reza Zarrab olur Rıza Sarraf. Ermeni Levon Termendzhyan olur Lev Aslan Dermen.

Allah aşkına, kara para aklamakla suçlanan tüm bu isimler, nasıl bu kadar kolay, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oluyor? Tertemiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, kara para aklayan bu yabancılara neden paravan yapılıyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu iktidar için, bu kadar mı ucuz? Bu kadar mı değersiz?

Hafta sonu öğrendik ki; Amerika Birleşik Devletleri yargısı, Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’deki tüm mal varlığına el konarak, ABD Hazinesi’ne devrini istemiş.

Biz haftalardır, kara para aklama suçundan aranan ve yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz hakkında, buradan soruyoruz.

Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına tedbir konmuşken, yurtdışına çıkışı yasaklanmışken, “Olmayan” bir MASAK raporuna dayanarak, bu kişinin mal varlığı üzerindeki tedbir ve yurtdışına çıkış yasağı nasıl kaldırıldı?

Mal varlığı üzerindeki tedbirin ivedilikle kaldırılmasını isteyen, başsavcı vekilini hangi güç ve kimler Adalet Bakan Yardımcısı yaptı?

“İNCELEME BAŞLATILDI MI?”

Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bu şaibeli işler için inceleme başlattı mı?

Sezgin Baran Korkmaz, yurtdışına kaçmadan hemen önce, İçişleri Bakanlığı’na çağrıldı mı?

Türkiye’de sözde bir gazetecinin, Sezgin Baran Korkmaz ile bir klik arasında çantacılık yaptığı, bu kliğe verilmek üzere 10 milyon Avro istediği artık biliniyor.

Bu 10 milyon Avroluk rüşveti alacak klik kimdi? Bu kliğin içinde siyasetçiler, hâkim ve savcılar var mıydı?

Ne yazık ki bu ve buna benzer sorular, Türkiye’de yargı önünde cevaplanamadı.

Bazı karanlık eller bu dosyalara müdahale etti. Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına kaçmasını sağladı.

“MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ YARA ALACAK”

Şimdi Sezgin Baran Korkmaz ya Avusturya, ya da ABD mahkemelerinde yargılanacak. Türkiye’de dinlenemeyen ses kayıtları, tıpkı Reza Zarrab meselesinde olduğu gibi, buralarda dinlenecek, yeri zamanı geldiğinde de, ülkemize karşı kullanılmak üzere saklanacak.

Milli güvenliğimiz, ulusal menfaatlerimiz, bir kez daha yara alacak.

Bundan bin 600 yıl önce büyük bir filozof; “Adalet ortadan kalkarsa, Hükümet büyük soyguncu çetelerinden başka ne olur?” demişti.

Genel Başkanımız da, “Hukukun üstünlüğünden vazgeçerseniz, devlet organize suç örgütüne dönüşür” diye ülkeyi yönetenleri kaç defa uyardı.

Ama bunlar dinlemedi. Suç örgütlerini ittifaklarına aldılar. Cürüm ve çamur ittifakına dönüştüler. Sonunda bu ittifakın ev ahalisinden olan, bir suç örgütü elebaşı, “Biz hepimiz aileyiz. Her suçta beraberiz” dedi.

İçişleri Bakanı çıktı; “Suç örgütünden 10 bin dolar maaş alan siyasetçi var” dedi. Sözde gazetecilerin, 10 milyon EURO rüşvete aracılık ettiği anlaşıldı. Ama savcılar bir türlü harekete geçmedi.

“ERDOĞAN SUSUYOR”

Erdoğan susuyor, AK Parti MKYK’sı susuyor. Havuz medyası susuyor. Sanki hepsi mafyanın “Omerta yeminini”, Yani “suskunluk yeminini” etmişler. Ağızlarına fermuar çekmişler.

Bunlar yetmiyor, artık Erdoğan teşkilatlarına sessizlik yemini ettiriyor. “Gerek ana kademe, gerek hanım kardeşlerim, gerekse genç kardeşlerim birbirimizin arkasından, en ufak bir laf etmeyeceğiz” diyerek, herkese susun talimatı veriyor.

Mafyayla ittifak yapıyor, teröristlerle masaya oturuyor, bunlarla aynı yolda yürüyor, sonra da pişkin bir edayla muhalefeti itham ediyor.

Ne demişler, “Arsız kendini güçlü sanırsa, haklıyı haksız çıkarmaya çalışır.”

Ama Çamur ve Cürüm İttifakı sussa da, kabahatini iftira ederek, çamur atarak kapatmaya çalışsa da, yaşanan kirlenme, ülkemizin uluslararası itibarını, konumunu her alanda dibe çekiyor.

Paylaş