Depremzedeler tarikatların elinde

Depremzedeler tarikatların elinde

Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 119 gün geçti. Bölgede hâlâ barınma, temiz su ve gıda sorunu çözülemedi. Depremzede kimsesiz çocukları tarikatlara teslim eden iktidar, yardım bekleyen yurttaşları da dinci vakıf ve derneklerin eline bıraktı. Çadır kentler tarikatların “nüfuz artırma alanı” haline geldi. Yardımları dinci vakıflar dağıtmaya başladı. İktidar, eğitimde oluşan boşluğu cemaatlerle doldurdu. Travma yaşayan depremzedelere psikolojik destek sağlamak yerine tarikatların “dini sohbet” adı altında faaliyet yürütmesine göz yumuldu. Dini propaganda için alan açıldı, acılar suistimal edildi.

Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 119 gün geçti ancak bölgede başını barınma sorununun çektiği eksiklikler güncelliğini koruyor. Afet bölgesinde sağlanması gereken pek çok ihtiyacı devlet karşılamazken eğitim, sağlık gibi görevler tarikat, cemaat ve onlara bağlı vakıflara devredildi.

Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖB-SEN) deprem bölgesindeki sorunlara ilişkin hazırladığı raporda bölgede cemaat ve tarikatların yürüttüğü faaliyetlere ilişkin tartışmalara mercek tuttu. Raporda depremin ardından bölgede eğitim faaliyetlerinin aksadığına vurgu yapıldı. Mayıs itibarıyla bazı okulların faaliyete geçtiğine ancak sürecin etkin bir biçimde yönetilmediğine işaret edilen raporda, “İktidar, eğitimde boşluğu cemaat ve vakıflar üzerinden yürütmeyi tercih etti. Böyle olunca da çadır ve konteyner kentler, cemaat ve dini vakıfların nüfuz artırma konusunda ideal bir alan olmuştur” denildi.

Raporda, depremin yarattığı yıkım ve psikolojik travmaların, çocuklar gençler üzerinde yarattığı olumsuz etkilerini giderecek psiko-sosyal destek hizmetleri yerine “manevi destek” adı altında cemaat mensuplarına bırakıldığına vurgu yapıldı. Söz konusu raporda, “Okul çağındaki çocuk ve gençler için okul ortamı en önemli sosyal yaşam alanıdır. Her gün televizyon ekranlarında ve sosyal medyada deprem görüntülerine şahit olan, yardım çığlıklarıyla karşılaşan ve evdeki erişkinlerden deprem konuşmalarını dinleyen çocukların yaşadığı endişe ve travmayı dikkate alırsak manevi destek veya dini sohbet adı altında yapılanların hepsi acıların suiistimal edildiğini göstermektedir” ifadeleri yer aldı.

“Çocuklarımız, cemaat ve dini vakıfların eline verilmiştir” ifadelerinin yer aldığı raporda, “Birçok depremzede gence bu cemaat ve vakıfların isimlerinin yazılı olan gömlekler giydirilerek yardım dağıtımında görev verilmiştir. Bu nedenle önümüzdeki eğitim öğretim süreci için gerekli önlemler alınarak mümkün olan en kısa sürede eğitim öğretime başlanmalıdır. Okula gelip gitme ile günlük bir düzen oluşturarak yaşamın devam ettiği mesajının verilmesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin okullarda eğitime devam etmeleri sağlanmalıdır” denildi.

GÖNÜLLÜYE YASAK TARİKATÇIYA SERBEST’

Raporda şu maddeler öne çıktı:

Depremin yaşandığı ilk günden bu yana cemaat ve dini vakıflar devlet desteği ile birlikte çadır ve konteyner kentlerde konumlandırılmışlardır.

Cemaatler günlük yemek dağıtımı, su ve diğer ihtiyaçların karşılanması yoluyla depremzedelerle temas kurmuş ve bu kurulan temas özellikle psikolojik olarak zor durumda olan depremzedelerle din üzerinden ilişkiye dönüşmüştür.

Cemaat ve tarikat mensupları deprem bölgesinde kolaylıkla dolaşıp faaliyet yürütebiliyor. Fakat bu durum yardıma gelen diğer gönüllüler ya da gazeteciler için bu kadar kolay olmuyor.

Depremin ilk aylarında bazı bölgelere iktidar ulaşamadı. Bu boş bırakılan alanlar ise cemaat ve dini vakıflara “devredildi”.

Depremin en çok etkilediği ilçelerin başında gelen Antakya ve Defne’de, Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK) açılmış ancak bu kurslarda yoğun olarak cemaat ve dini vakıf temsilcileri görev almıştır. Söz konusu vakıflar ile bağları olan öğretmenler derslere girmiş ve müfredat dışında dini sohbetlerin yapıldığı gözlemlenmiştir.

‘CEMAATLERE ALAN AÇILDI’

Cemaat ve dini vakıfların dört nedenden dolayı bölgede etkisini artırdığına vurgu yapılan raporda, söz konusu maddeler şu şekilde sıralandı:

1) Yardımların yetersiz olması.

2) Barınma sorununun devam etmesi.

3) Ailelerin çocuklarının eğitimi ve geleceği için kaygı duymaları.

4) Devlet kurumlarının; cemaat ve dini vakıflara, insan kazanma, ideolojik ve dini propaganda yapması için alan açmasıdır.”

Paylaş