CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Ülke yönetilmiyor, savruluyor

CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Ülke yönetilmiyor, savruluyor

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün benzin ve motorine gelen zamların ardından akaryakıt istasyonlarında pompaların “çift haneli fiyatlara göre” ayarlanmaya başlandığını söyledi.

Faik Öztrak partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dolar kurunun 9,20’nin üzerine çıkması ve Merkez Bankası’nın başkan yardımcılarının görevden alınması üzerine iktidarın ekonomi politikalarını sert bir dille eleştiren Öztrak, “Erdoğan ve şürekâsına göre enflasyon geçiciymiş. Ama anlaşılan enflasyonun bundan haberi yok. Dolar çıkmış 9’a, inmez 8’e. Hızla koşuyor 10’a. Sadece son bir buçuk ayda kurdaki hareketlenmeden enflasyona 2 puan ilave gelecek. Merkez Bankası, Merkez Bankası olalı böyle zulüm görmedi. Kaynağı belirsiz para girişiyle cari açığı finanse edip dışarıdan gelen borçla da kuruyan rezervleri galiba makyajlıyorsunuz. Bu kadar büyük bir kaynağı belirsiz para girişiyle sadece 2018’de karşılaştık. Kaynağı belirsiz para girişlerinin nedeni nedir? Bunlar acaba hangi baronların parasıdır? Bir açıklayın bakalım” diye konuştu.

Öztrak ayrıca “Ziraat Bankası’ndan 750 milyon dolarlık krediyi tek kalemde vermeyi biliyorlar, aynı yandaşın milyarlarca dolarlık kredi borçlarını yapılandırmak için masaya oturmayı da biliyorlar. Ama iş çiftçiye gelince pintiliği elden bırakmıyorsunuz. Bu duruma bir çare bulamazlarsa, çiftçiyi bu kadar ezerlerse korkarım gelecek yıl hepimiz taş yemek zorunda kalacağız” uyarısında bulundu.

Öztrak’ın açıklamaları şöyle:

KRİZ MİLLETİMİZİ EZİYOR: “Ucube şahsım vesayet rejimi, ekonomimizdeki yangını her gün büyütüyor. Ekonomi politikaları ideolojik vesayet altında. Devlet, kibirli bir adamın iradesine tutsak. Yönetimdeki kriz, milletimizi eziyor. Önümüz kış, hem de kapkara bir kış. Türkiye’miz, büyük bir buhranın içerisinde karakışa hazırlanıyor. Ucube şahsım vesayet rejimi, devlet yönetiminde ve ekonomide sebep olduğu krizleri her gün genişletiyor.

EKONOMİ BÜYÜMEDİ, ŞİŞTİ: Ülkemizin ufkunu, geleceğini adeta bir kanser hücresi gibi yiyip bitiriyor. Erdoğan, bundan 12 yıl önce, 2011’de milletimize, ülkemizi 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmayı vadetmişti. Milletimize söz verdi. Bu sözünü partisinin seçim beyannamelerine de yazdı. Yetmedi, bunu devletin kalkınma planlarına yazdı. Daha 2023’e gelemeden, bıraktık en büyük 10 ekonomi arasına girmeyi, Erdoğan yönetiminde ülkemiz dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden düştü. Oysa Türkiye, AK Parti’nin esamisi bile okunmazken 1990’da bu lige çıkmıştı. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) bu hafta yayımladığı küresel ekonomiye dair tahminlere göre, en büyük ekonomiler liginde 2021’de 21. sıraya, 2022’de de 22. sıraya düşüyoruz. Hem de 2021’de yüzde 9’luk büyümeye rağmen. 1990’da en büyük 20 liginde olmayan Rusya, Endonezya, Suudi Arabistan bizi ezip gidiyor. Hep söyledik; Erdoğan yönetiminde ekonomi büyümedi, şişti.

ERDOĞAN’IN YÖNETİMİNDE HER SANİYE MİLLET FAKİRLEŞİYOR: Daha geçen ay kendi imzasıyla yayımladığı Orta Vadeli Program’la 2023 için millete söz verdiği 2 trilyon dolar geliri 925 milyara düşürdüğünü, ’25 bin dolara çıkaracağım’ diye taahhüt ettiği kişi başına geliri 10 bin 713 dolara indirdiğini, ‘500 milyar dolar olacak’ dediği ihracatı 242 milyar dolara düşürdüğünü, ‘yüzde 5’e indireceğim’ dediği işsizlik hedefini ise yüzde 11,4’e çıkardığını unutmuş görünüyor. Bu hafta başında çıkıp millete, ‘Hedeflerinin çoğuna ulaştığımız, menziline yaklaştığımız 2023 vizyonumuzu yeni ve daha büyük adımlarla tahkim ettiğimiz bir döneme girdik’ diyebiliyor. Yani millete vadettiklerini neden yerine getiremediğinin, neden sözünü tutamadığının hesabını vermeden 2053 masalları anlatmaya kalkıyor. Milletimize söz verdiğin gelir ve ihracat rakamlarını yüzde 50’den fazla iskonto eden sizsiniz. İşsizlik taahhüdünü ikiye katlayan sizsiniz. Ekonomiyi dünyanın en büyükleri liginde ilk ona çıkarmaya söz veren, bu yıl ilk 20’den düşüren de sizsiniz. Bu nasıl bir menzile yaklaşmak? Bu nasıl bir hedeflerin çoğuna ulaşmak? Erdoğan, millete taahhüt ettiği tüm hedefleri ıskalayan bir yöneticidir. Ama hala ‘Hedefleri tutturduk’ diyorsa kendisine soruyoruz; tutan hangi hedefler? Kime vadettiğiniz hedefler? Erdoğan’ın yönetiminde geçen her saniye her dakika milletimizi daha da fakirleştiriyor.

GELİR GARANTİLERİ HEP DOLARLA: Dolar 9 lirayı aştı. 10 liraya koşuyor. 10 yıllık tahvilin faizi yüzde 20’ye çıktı. Altın fiyatları, kredi temerrüt risk primi, hepsi birden zirve yapıyor. Erdoğan şahsım hükümeti yönetimi, ülkeyi çıra gibi yakıyor, sonra da Roma’yı yakan Neron misali sebebi olduğu yangını, paramızın pul olmasını, yanaşmalarıyla, beslemeleriyle beraber keyifle izliyor. Nasılsa yandaşlara verilen ihalelerin, geçilmeyen köprü ve yolların, uçulmayan havalimanlarının, yatılmayan hastane yataklarının gelir garantileri hep dolarla, avroyla. ‘Harun olacağız’ diyenler, Bugün Karun oldu. Bu milletten aldıkları paraları da tek kuruş vergi vermeden vergi cennetlerine kaçırdılar.

Düstur belli; ‘Millete ver talkını, yandaş yutsun salkımı’. Bugün eylül bütçe rakamları geldi. Yılın ilk 9 ayında milletin cebinden 21 milyar lira alınmış, yandaş müteahhitlerin cebine konmuş. Faiz lobilerine aynı dönemde ödenen para ise 142 milyar lira olmuş. Daha yeni Sayıştay açıkladı; sadece Karayolları üzerinden 6 otoyol için yandaşlarına verdikleri gelir garantisi 28 milyar 329 milyon dolar. Bugüne kadar da bunlara, milletin kesesinden buraya 4 milyar 372 milyon doları ödenmiş. Daha 24 milyar dolar ödenecek var. 1,5 ayda dolar, paramıza karşı 93 kuruş değerlendi. Bu da yandaş müteahhitlere bütçeden ödenecek parayı 22 milyar lira birden artırdı.

BU REZALETİN SORUMLUSU KİM: Paramızın satın alma gücü, haysiyeti, şerefi güneş görmüş kar gibi erirken Saray yanaşmaları bayram ediyor. Dolar ne zaman fırlasa Erdoğan gözünü milletin dolarına, altınına dikiyor. 7 Mart 2015’te ‘Dolar alan yaya kalır’ dediğinde, dolar kuru 2 lira 58 kuruştu. O gün 100 lirayla 39 dolar alıyorduk. 2 Aralık 2016’da ‘Yastık altında dövizi olanlar, parasını Türk lirasına dönüştürsün’ dedi, o gün dolar kuru 3 lira 45 kuruştu. 100 lirayla alınan dolar 29’a düştü. 26 Mayıs 2018’de ‘Yastığın altında doları olan kardeşlerim paranızı gidin Türk lirasına yatırın’ dediği gün, dolar kuru 4 lira 70 kuruştu. 100 lirayla 21 dolar alır duruma düşmüştük. Bugün ise 100 lirayla ancak 11 dolar alabiliyoruz. Erdoğan yönetiminde geçen 6 yılda yüz liranın dolar alma gücü 28 dolar azalmış. Dolar alan değil ama satan bin pişman olmuş. Sarayın yanaşmaları abat olurken Erdoğan’a güvenen, dolarını, altınını bozduran vatandaşlarımız hep yaya kalmış. Paramızın değeri düştükçe elektriğe, doğal gaza, benzine, mazota, gübreye, iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Çiftçinin, esnafın, ailelerin beli bükülüyor. Peki bu rezaletin sorumlusu kim?

‘Para, tıpkı bayrak gibi, tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı, milletin itibarıdır.’ Bu tweeti atan Erdoğan’ın kendisi. ‘Ben ekonomistim’ diyen Erdoğan, 1 Mart 2012’de atmış. O gün 100 lirayla 84 Bulgar levası alınıyordu, bugün ancak 19 leva alınabiliyor. Milli paramızın komşumuzun parası karşısındaki alım gücünü, 9 yılda 65 leva düşmüş. Konu komşunun parası karşısında bile, paramızı pul eden kim? Tabii ki bu tweeti atan Erdoğan.

2053’E MEKTUP DEĞİL İSTİFA MEKTUBU YAZSIN: Bunları yapanın şimdi yapması gereken de bellidir: 2053’e mektup yazmakla uğraşmasın, derhal istifa mektubunu yazsın. Vakit kaybetmeden sandığı milletin önüne getirsin. Erdoğan, damat bakanı görevden aldı, olmadı. Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldı, olmadı. Başkan yardımcılarını görevden aldı, olmadı. Para Politikası Kurulu üyelerini aldı, olmadı. Ne yaptıysa dolar düşmedi, fırladı. Çünkü sorunların sebebi Erdoğan’ın kendisi. Milletin Erdoğan’dan sıtkı sıyrıldı. Erdoğan’a duyulan güven bitti. İşte bu nedenle Erdoğan sebeptir, şahlanan dolar sonuçtur. Erdoğan şahsım hükümeti artık ülkeyi yönetemiyor. Her yaptığı, devletin köklü kurumlarını felç ediyor. İtibarını bitiriyor. En son atadığı Merkez Bankası Başkanı, reisine biat etmekten başka bir şey bilmiyor. Dışa açık bir ekonomide haklı bir gerekçe olmadan emirle faiz indirmenin yerli paraya değer kaybettireceğini görmüyor, bilmiyor. ‘Neden paramız pul oluyor anlamadım’ diyerek havaya bakıp ıslık çalıyor. Saray’ın vesayeti altındaki Merkez Bankası Başkanı, 5 ay önce kendisinin atadığı başkan yardımcısını değiştiriyor, sorumluluğu yardımcılarına yıkmaya çalışıyor. Hepimiz evlatlarımızın, torunlarımızın geleceğinden artık endişeliyiz.

ÜLKEMİZDE BEREKET BIRAKMADI: Saray, ülkemizde bereket bırakmadı. Oysa bu ülkenin toprakları verimli, insanı cömert, çiftçisi de çalışkan ama 24 Eylül’den önce 4 bin 500 lira olan elimdeki bu gübrenin tonu dün 8 bin liraya kadar çıktıysa, üre gübresi 20 günde yüzde 78 zam gördüyse çiftçi ne yapacak, tarlasına ne atacak? Kimyasal gübre altınla yarışıyor, olacak iş mi? Çiftçi parasını vermeye kalksa bile ortada gübre yok. Bu ülkede hükümet yok mu, hükümet nerede? Mazot, gübre, ilaç, tohum fiyatları uçuyor. Çiftçi, tarlasını karşılık gösterdiğinde bunları tarlasına atmaya yetecek krediyi alamıyor.

GELECEK YIL TAŞ YEMEK ZORUNDA KALACAĞIZ: Ziraat Bankası’nın, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin çiftçiye verdiği kredi teminata takılıyor. Çiftçi zaten sıkıntıda. Ek teminatı nasıl bulacak? Yandaşlara gazete aldırmak için Ziraat Bankası’ndan 750 milyon dolarlık krediyi tek kalemde vermeyi biliyorlar, aynı yandaşın milyarlarca dolarlık kredi borçlarını yapılandırmak için masaya oturmayı da biliyorlar. Ama iş çiftçiye gelince pintiliği elden bırakmıyorsunuz. Bu duruma bir çare bulamazlarsa, çiftçiyi bu kadar ezerlerse korkarım gelecek yıl hepimiz taş yemek zorunda kalacağız.

GİRDİ MALİYETLERİ ZİRVE YAPIYOR: Sanayicilerimiz de çok endişeli. Uluslararası girdi fiyatları almış başını gidiyor. Pamuğun fiyatı son 10 yılın zirvesinde. İplik tedarikinde çok ciddi sıkıntılar var. Enerji maliyetleri aldı başını gitti. Buna bir de 128 milyar dolar rezervimizi buharlaştırmaları, Merkez Bankası’nın yönetimini zırt pırt değiştirmeleri, paramızı pul etmeleri eklenince maliyetler zirve yapıyor.

BECERİKSİZLİĞİN FATURASINI MİLLET ÖDÜYOR: Bir de bu yıl doğal gaz tedariki konusunda kaygılar ortaya çıktı. Mevcut sözleşmelerle doğal gaz ihtiyacının karşılanamayacağı söyleniyor. Önümüz kış. Önceki yıllarda ekim ayına kadar doğal gaz depolama kapasitemizin yüzde 80-90’ı kadar gaz stoklanırdı. Artık ekim ortasına geldik. Bu yıl elimizdeki mevcut depolama kapasitesinin sadece yüzde 54’ü kadar stokumuz olduğu görülüyor. Dünyada doğal gaz fiyatları alıp başını gitmiş. Gazın nispeten ucuz olduğu dönemde stokları neden hazır etmediniz? Ağustos böceği gibi şarkı söyleyerek çok kıymetli bir zaman ve imkânı neden heba ettiniz? Şimdi bu açığı kapamak için, fiyatlar dört katına sıçradığı için spot LNG piyasasından gaz temin etmeye uğraşıyorlar. Bu nedenle doğal gaz faturamızın 5 milyar dolar daha şişeceğini işin uzmanları söylüyor. Bunların iş bilmezliğinin, beceriksizliğinin faturasını hep milletimiz ödüyor.

AKARYAKIT İSTASYONLARI ÇİFT HANEYE GÖRE AYARLAMA YAPTI: Bugün akaryakıta büyük bir zam geldi. Motorinin pompa fiyatına 41 kuruş, benzine 40 kuruş zam yapıldı. Benzinde pompaya yansıtılacak zam 17 kuruş olacak. Kalan ÖTV’den düşülecek ama artık burada da marj kalmadı. Akaryakıt istasyonları pompalarını çift haneli fiyatlara göre ayarlamaya başladı bile. Yine artan maliyetler nedeniyle elektriğe yüzde 40-45 zam dillendirilmeye başlandı. Bu da dolar 9 lirayı aşmadan önceydi ama dolar şimdi 10 liraya koşuyor. Yani yüzde 40-45 zam da bu gidişle yetmeyecek. Ülke yönetilmiyor, savruluyor.

ANLAŞILAN ENFLASYONUN BUNDAN HABERİ YOK: Elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemeyen milyonlarca vatandaşımız var. Bir de bu zamlar yağmaya başlarsa milletin hali nice olur düşünmek bile istemiyoruz. Genel Başkanımız bunun için, ‘Karakış Fonu kurulsun’ diyor. Bu fonun kaynaklarını da söylüyor. Erdoğan bunları düşünüyor mu? Umuru değil. ‘Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz’ deyip seyrediyor. Erdoğan ve şürekâsına göre enflasyon geçiciymiş. Ama anlaşılan enflasyonun bundan haberi yok. Dolar çıkmış 9’a, inmez 8’e. Hızla koşuyor 10’a. Sadece son bir buçuk ayda kurdaki hareketlenmeden enflasyona 2 puan ilave gelecek. Emtia fiyatlarındaki artışlar da ortada.

KAYNAĞI BELİRSİZ PARA GİRİŞİNİN NEDENİ NE: Ayrıca ABD Merkez Bankası parasal sıkılaştırmaya başlıyor. Polonya, Macaristan, Rusya, Meksika, Brezilya Merkez Bankaları olası riskleri bertaraf etmek, milli paralarının değerini korumak için faizlerini artırdı. Ama Erdoğan sanki risklerimiz ve başımızdaki belalar azmış gibi gece yarısı kararnameleriyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bağımsızlık tabutuna son çivileri de çakıyor. Merkez Bankası, Merkez Bankası olalı böyle zulüm görmedi. Milletin 128 milyar dolarını arka kapıdan buharlaştırdılar, yetmedi. Üç yılda üç başkan değiştirdiler, yetmedi. Zırt, pırt başkan yardımcısı yediler, yetmedi şimdi de Banka’yı Ankara’dan İstanbul’a taşıyıp liyakatli kadroları hepten tasfiye etmek istiyorlar. Merkez Bankası kasasındaki rezervleri erittiler. Şimdi bin bir oyunla rezerve makyaj yapmaya kalkıyorlar. Bu yılın ilk sekiz ayında cari açık 14 milyar dolar. Net hata noksanda kaynağı belirsiz para girişi 13,5 milyar dolar. Kaynağı belirsiz para girişiyle cari açığı finanse edip dışarıdan gelen borçla da kuruyan rezervleri galiba makyajlıyorsunuz. Bu kadar büyük bir kaynağı belirsiz para girişiyle sadece 2018’de karşılaştık. Kaynağı belirsiz para girişlerinin nedeni nedir? Bunlar acaba hangi baronların parasıdır? Bir açıklayın bakalım.

ÇOK BÜYÜK BİR İŞSİZLİK SORUNU VAR: Ekonomide yatırımları ve verimliliği artıran, tek başına faizlerin seviyesi değildir. Ekonomide yatırımları ve verimliliği artıran, iyi yönetilen kurumlardır. Etkin çalışan piyasalardır. Hukukun üstünlüğüdür. Can ve mal güvenliğinin olmasıdır. İşte daha dün açıklandı. 2021’de Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, tek bir yılda 10 basamak birden düşerek 139 ülke arasında 117. olmuşuz. Türkiye, Erdoğan’ın elinde hukukun ve özgürlüğün olmadığı ülkeler ligine düştü. Böyle bir ülkeye, nitelikli yatırım gelir mi? Olan da kaçar. İşte Japon Honda firması. Türkiye’deki fabrikasını kapatıp gitti. Binlerce çalışanı işsiz kaldı. İşsizlik, büyük sosyal maliyetlerinin yanında üretimde ve ekonomide etkinliğin sağlanamadığını gösterir. İşsizliğin yüksek olduğu yerde ekonomi daha fazla üretim yapma imkânını da heba eder. Bugün Türkiye’de olan da budur. Ülkemizde çok büyük bir işsizlik sorunu var. TÜİK’in makyajlı rakamları bile bunu saklayamıyor. Mızrak çuvala sığmıyor. İŞKUR verilerine göre, Ağustos’ta kayıtlı işsiz sayımız 200 bin kişi artmış. Ama TÜİK’e bakarsanız işsiz sayısındaki artış 11 bin.

İSTİHDAM ORANI 3 YIL ÖNCENİN ALTINDA: Peki bu fark nereden geliyor? Meseleleri mesele etmezseniz mesele kalmaz anlayışı, burada da hakim. İstihdam edilenlerin sayısı ve istihdam oranı 2018 Temmuz ayının, yani üç yıl öncesinin halen altında. Çalışma çağındaki nüfusumuz, son üç yılda 3 milyon 152 bin kişi artmış. Buna karşın işi olan yurttaşlarımızın sayısı, 2018 Temmuz ayının 250 bin kişi altında. Ama Erdoğan, hala ‘İstihdamda salgın öncesi dönemin dahi üzerine çıktık’ diyebiliyor. Milletle alay etmeye devam ediyor. Daha fazla çalışmak istediği halde çalışamayanları, ‘iş bulsam çalışırım’ diyenleri ve resmi işsizleri birlikte dikkate alan gerçek işsiz sayısı, salgın öncesinin çok ama çok üzerinde. Erdoğan şahsım hükümeti işbaşı yaptığında 5 milyon 555 bin olan gerçek işsiz sayısı, şu anda 7 milyon 855 bin. O da işgücüne katılım oranı düştüğünden. Eski seviyesinde kalsaydı buna 1,5 milyon daha eklenecekti. Erdoğan’ın ülkeyi daha fazla yiyip bitirmemesi için ivedilikle yapılması gereken, Erdoğan’ı sandıkta evine göndermektir.

DIŞ POLİTİKADA DA KÜME DÜŞÜYORUZ: (Taliban heyetinin Türkiye ziyareti ile ilgili soruya) Erdoğan şahsım yönetiminde dış politikada da küme düşüyoruz. Herkesle kavgalıyız. Önceden bu ülkeyi büyük devlet ve siyaset adamları ziyaret ederdi, şimdi Taliban temsilcileri ziyaret ediyor. Taliban heyeti ‘Remi davet üzerine geldik’ diyor, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ‘Gelmek istediler davet ettik’ diyor. Nereden nereye…

MİLLET HEPSİNİ O KOLTUKTAN KALDIRACAK: (AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin ‘Kötülere karşı asla iktidarı bırakmamak lazım’ sözü üzerine sorulan soruya cevap olarak) AK Parti’nin eski bir parti büyüğü, zamanında, ‘Birileri koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa mutlaka altını pisletmiştir’ demişti. Özhaseki’nin sözü bana bunu hatırlatıyor. Bilmedikleri, görmedikleri şey şu; o pis kokular arşa ulaştı. Sandıkta millet gerekeni yapacak, hepsini o koltuklardan kaldıracak.

FATURA MEHMETÇİĞE ÇIKIYOR: (Erdoğan, Akar ve Çavuşoğlu’nun Suriye açıklamaları üzerine sorulan soruya) Ortada ciddi bir harekat yapma gereği var diyelim. Bunu davul zurnayla yapamazsınız. Hasımlarınıza sinyal veremezsiniz. Bu işleri böyle yaparsanız Mehmetçik’e ağır zayiatlar verdirir, netice almakta da zorlanırsınız. Ülkeyi yönetmeyi bilmiyorlar, bunun faturası da milletimize ve Mehmetçiğimize çıkıyor.”

Paylaş