Bahçeli: Gündeme gelmek için kendilerine saldırı organize edenler, suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar

Bahçeli: Gündeme gelmek için kendilerine saldırı organize edenler, suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Gelecek Partisi Genel Başkanı Selçuk Özdağ’ın gündeme gelmek için kendisine yönelik silahlı ve sopalı saldırı organize ettiği ettiğini iddia ederek, “Suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar. Sicili kabarık bir siyasetçinin evinin balkonuna kamera yerleştirip kavga anını kayda aldırması sonra da dönüp masumiyet pozuna bürünmesi, bununla da yetinmeyip ‘Bana saldırdılar’ çığırtkanlığına tevessül etmesi bildik bir numaradır.” açıklamasını yaptı.

Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.

“Her dava adamı aynı zamanda gönül adamıdır”

Bahçeli, “Millete vekâlet, onurlu ve en üstün demokratik görevdir. Bu görevin hakkını vermek, insanımıza dokunmak, daha doğrusu kalplere nüfuz etmek şerefli bir mücadelenin mükâfatıdır. Unutmayalım ki, her gönül kendine benzeyen gönüle akar. Gönül vermeden, ömür adamadan gönüllere girilemez. Büyük halk ozanımız Yunus’un dediği gibi, gönül insanın kıblesidir ve de kırılmamalıdır. Gönül yıkmak sufiyane ahlakta en büyük günâhtır. İnsan şanının büyük ve yüksek oluşu gönlü sebebiyledir. Bu gönül ise alemleri ve her şeyi ihata edecek kadar geniştir, engindir, derindir. Gönüllerin fethi belaların defi için ön şarttır. Her dava adamı aynı zamanda gönül adamıdır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin muhterem vekilleri de çok şükür bu mümeyyiz vasfa ziyadesiyle haizdir.” dedi.

“5-10 densizin karalamasıyla yolumuzdan dönecek değiliz”

Bahçeli, “Bir selamla bin hatır kazanırız. Eğer istersek bir gönüle bin yoldan ulaşırız. Bizim siyasetimiz hasbidir, hadimdir, hakidir, havidir, Hakk’ın izinde, hakikatin içindedir. Bizi arayan; çarpık kulislerde, çıkar lobilerinde, çürük mahfillerde, çorak ortamlarda değil Türk milletinin bizatihi varlığında ve vakarında bulacaktır. Nitekim bariz farkımız da budur. Sevdamız millet sesimiz devlettir. Sancağımız Türklük, sedamız vatandır. Geldiğimiz yer belli, varacağımız yer bellidir. Yattığımız toprak belli, üzerinde yükseldiğimiz tarih bellidir. Soyumuz belli, tuttuğumuz bayrak bellidir. Türkoğlu Türk’üz biz, şanımız bellidir. Üç beş kendini bilmezin, beş on densizin karalamasıyla yolumuzdan dönecek değiliz. Mahcubiyetimiz yok ki yüzümüz kızarsın. Mağlubiyetimiz yok ki başımız öne eğilsin. Açığımız yok ki korkularımız öne çıksın. Biz, onun bunun ne dediğine bakmıyoruz.” diye konuştu.

“Fanatizmin tutsağı, fenalığın uşağı olanların MHP’le boy ölçüşemez”

Bahçeli, “Millet ne diyor, ecdat ne diyor, tarih ne diyor, Allah ne buyuruyor, onu dinliyor, nitekim ona bakıyoruz, buna da aynen ve kararlılıkla devam edeceğiz. Kem gözler, kötü sözler, ölü özler boşuna heveslenmesin, Allah’ın inayetiyle surumuzda delik, şuurumuzda gedik açtırmayız. Açarız diyen varsa alnını karışlar, hesabını sorarız. Fanatizmin tutsağı, fenalığın uşağı olanların Milliyetçi Hareket Partisi’yle aşık atamayacaklarını, boy ölçüşemeyeceklerini tecrübeyle biliriz. Karanlık emellerini bizim üzerimizden ibra ve icra etmek üzere emre amade şekilde bekleşenler çölde gemi yolu gözleyenler kadar alık, kutupta deve kervanı bekleyenler kadar da ahmaktırlar.” görüşünü savundu.

“MHP’nin sokak diline saplanıp kaldığını iddia etmek ahlaksız bir suçlama”

Bahçeli, “Bunlarda akıl ve zeka kepenk indirmiştir. Fazilet ve feraset kontak kapatmıştır.21’inci yüzyılın üçüncü on yılına girmemiz bunların davranış kalıplarına ve hayatı yorumlama kalitelerine maalesef tesir etmemiştir. Hep aynı ilkellikler, hep aynı bildik tahrik ve bayatlamış suçlamalar tekraren tedavüle sokulmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi’ni şiddet yanlısı göstermek, sokak diline saplanıp kaldığını iddia ve hatta bu yolla ilzam etmek ayıplı ve ahlaksız bir suçlamadır.” ifadesini kullandı.

Bahçeli’nin konuşmasından başlıklar şöyle:

“Millete vekâlet onurlu ve üstün demokratik görevdir, bu görevin hakkını vermek şerefli bir mücadelenin mükâfatıdır.

Her dava adamı aynı zamanda gönül adamıdır. MHP’nin muhterem vekilleri bu vasfa ziyadesiyle haizdir. Sevdamız millet, sesimiz devlettir.

Bizi arayan çarpık kulislerinde, çıkar lobilerinde, çorap ortamlarda değil Türk milletinin varlığında bulacaktır, nitekim bariz farkımız da budur. Geldiğimiz yer belli, varacağımız yer bellidir. 3-5 kendini bilmezin 5-10 densizin karalamasıyla yolumuzdan dönecek değiliz, mahcubiyetimiz yok ki yüzümüz kızarsın. Mağlubiyetimiz yok ki başımız öne eğilsin, açığımız yok ki korkularımız öne çıksın. Biz onun bunun ne dediğine bakmıyoruz, millet, ecdat ne diyor, Allah ne buyuruyor ona bakıyoruz.

Fanatizmin uşağı olanlar MHP ile boy ölçüşemez. Hep aynı ilkellikler, hep bildik tahrik ve bayatlamış suçlamalar tekraren tedavüle sokulmuştur.

MHP’yi şiddet yanlısı göstermek, sokak diline saplanıp kaldığını iddia etmek ayıplı ve ahlaksız bir suçlamadır. İnsan sevgimizin sadakasını versek 7 sülalesine yetecek olan çevrelerin partimizi kavga ve karışıklıkla bir gösterme çabası hayasız bir tuzaktır. Biz bu tuzağa düşmeyiz, kara kampanyalara asla teslim olmayız. Kum torbası gibi hiç değiliz, uysal koyun görülemeyiz, çakallık yapana Bozkurt gibi dikiliriz.

Bazı gazeteci ve siyasetçilere yönelik saldırılarda milliyetçi-ülkücü hareket arasında bağ kurmak zorba ve zorlama bir isnattır. Taraf olmadığımız saldırının faili olarak gösterilmek ucuz bir provokasyon taktiğidir. Hiç kimse şiddet ihalesini üzerimize yıkmaya çalışmasın. Gündeme gelmek için kendilerine saldırı organize edenler, sudan sebeplerle ve kişisel anlaşmazlıklarla husumet çemberine sıkışınlar suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar.

Sicili kabarık bir siyasetçinin evinin balkonuna kamera yerleştirip kavga anını kayda aldırması sonra da dönüp masumiyet pozuna bürünmesi, bununla da yetinmeyip ‘Bana saldırdılar’ çığırtkanlığına tevessül etmesi bildik bir numaradır.

Film setlerinde görülebilecek bu numaralar eskimiş alıcısı da kalmamıştır. ABD’deki başkanlık makamının devir teslim dönemine isabet eden bir süreçte Serok Ahmet’in telaşla harekete geçmesi, sözde gazetenin istismarla yoğurulmuş haberleri, malum saldırıların gerçekleşme zamanlaması dikkatle analiz edilmesi gereken bir kurguya delalettir. Ülkücüleri suçlu göstermek, Cumhur İttifakı’nda sorun varmış gibi servis etmek, iç huzursuzluk yaratmak için toplumsal hassasiyetlerle oynamak zillet ittifakına ulaşmış görev emridir.

Boğaziçi Üniversitesi’nde 24 gündür süregelen eylemler bize göre prova niteliği taşımaktadır. MHP ile Cumhur İttifakı’nın neden hedefe konulduğu ortaya çıkaracaktır. Cumhur İttifakı kaos hayallerini suya düşürmektedir, milli birlik ve iç huzur ortamını baltalamalayı düşünenleri şaşkına çevirmektedir.

Serok Ahmet’in MHP düşmanlığı rastlantı değildir. Her karışıklığın altında parmak izi bulunan Serok’un konuşmaya ne hakkı ne de haddi vardır. Biz onun namertliğini iyi biliriz.

Koalisyon hükümeti kurmak amacıyla bize geldiğinde söylediklerini açıklamış olsaydık insan içine çıkacak hali kalmazdı. Serok Ahmet menfaat ilişkisini derhal gözden geçirmeli. İcazetli siyasetini sonlandırmalı

Serok Ahmet yalancıdır, yandan çarklıdır. Kemal Kılıçdaroğlu, fren tutmamış yalan bataklığına çakılmıştır. İP’in Başkanı yalanı maske takalı zaten çok olmuştur. Hemşire Gülnaz Şırınga isimli kardeşimizin maruz kaldığı şikâyet olayıdır. Bana aşıdan sonra komaya sokmuşlar. Devir değişti mertlik bozuldu. Gülnaz Şırınga’ya ve Gülendam Enjektöre geçmiş olsun diliyorum.

Şaka bir yana tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Tuşsuz telefonlar, kulpsuz kapılar, duygusuz ilişkiler, vicdansız insanlar yaygınlaşıyor. Mizahı menfur şiddet olarak okuyan, içindeki kin ve öfkeyi seferber eden utanmaz simalar ne kadar da çok çoğaldı. Gülünç duruma düşenlere acıyoruz. Sağ olsunlar üzerimizde oynanan oyunları birer birer kendi elleriyle çürütüyorlar. Biz gazetecilerin, televizyonların troll değil, kurşun asker değil ahlaklı, erdemli, doğru ve tarafsız haber vermelerini isteriz. MHP’nin şiddetle işi yoktur.

Saygıdeğer sözde gazeteciye diyeceğim şudur nefret insan sağlına zararlıdır. Her kim nasıl bakıyorsa öyle görür. Yeri gelirse Yunus yeri gelirse Yavuz olmasını biliriz. Sokağı da biliriz, siyaseti de yaparız. Nerede, nasıl davranacağımızı yalnızca biz belirleriz.

Türkiye’nin diriliş ve yükseliş ümidiyiz. Demokrasi tahammül, sabır ve saygı sistemidir. Şiddet saçan mihrakların demokrasi ifadeleri timsahtan farksızdır. CHP Genel Başkanı şiddetten rahatsızsa katile katile demesini öğrenmelidirler. HDP ile ittifak kuranların şiddetten rahatsızlıkları garip bir çelişkidir.

HDP Esenyurt’taki görüntüler bize göre malumun ilanıdır. HDP bir siyasi parti dışında ne varsa odur. HDP’nin ön kapısından giren arka kapısından Kandil’e çıkmaktadır. İstanbul’un göbeğinde terörist devşirmek demokrasi midir?

HDP’yi savunmak Türkiye’nin egemenlik haklarını yok saymaktır. HDP’nin kapatılmasına karşı çıkmak adaleti ve terörle mücadeleyi sekteye uğratmaktır. HDP demek PKK demektir. HDP demek ihanet demektir. HDP demek kundağa sarılı bebeklerimize ölüm demektir. 6-8 Ekim iddianame tahlil edildiğinde somut delil ve belgeler bütünüyle görülecektir.

HDP’nin kapatılması milli iradeye aykırılık teşkil etmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti çadır devleti değildir. Valilerimiz, kaymakamlarımızın, rektörlerimizin hangi fiilleri militanlığa uygundur?

CHP yönetimi militan arıyorsa Boğaziçi Üniversitesi’nde terör örgütleriyle eylem birlikteliği yapan DHKP-C ve PKK hayranı il başkanlarına bakacaklar.

Hainlerin kaçacakları ve saklanacakları yerleri kalmamıştır. Terörle mücadeledeki başarı HDP’yi ürkütmektedir. Hiç kimse gündem saptırmaya ve kafa bulandırmaya çalışmasın, her şey gün gibi meydandadır. 2020 yılı zorluklar içinde geçmiş, sadece ülkemizde değil tüm dünyada müessif olaylara sebep olmuştur.

Meselenin özü ve esası şudur: Terörle mücadeledeki yüksek başarı ve kazanılmış moral düzeyi HDP’yi ürkütmektedir. CHP korkarken, İP rahatsız olmaktadır. Çünkü güneş çarığı, çarık da ayağı sıkmaktadır. Bunların hepsi birdir, aynı çuvala, aynı hizaya, aynı kaba girmişlerdir. Telaşlar beyhudedir, çünkü terör örgütlerinin sonu gelmiştir. Hainlerin kaçacakları ve saklanacakları yer kalmamıştır. Diyarbakır HDP il örgütünün önünde zafer işareti yapan sözde milletvekilini ve zihniyetini anaların bedduaları yerle yeksan edecektir. Hiç kimse gündem saptırmaya ve kafa bulandırmaya çalışmasın, zira her şey gün gibi meydandadır. Birkaç gün evvel, PKK’nın mayınlı tuzağında şehit olan ve rahmetle andığımız kahraman askerimiz Piyade Er Selim Gedik’in ve tüm şehitlerimizin tertemiz kanları bu hainleri Allah’ın izniyle boğacaktır.

2020 yılı zorluklar içinde geçmiş, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada müessif olaylara sahne olmuştur. Covid-19 hastalığının sebebiyet verdiği küresel salgın 2020 yılına damga vurmuş, her alanda sıkıntılar ve darboğazlar yaşanmıştır.Dünya genelinde yeni tip koronavirüs vaka sayısı 100 milyona yaklaşmıştır Sayıları 2 milyonu aşan insan salgından dolayı hayatını kaybetmiştir. Sadece ABD’de ölü sayısı 430 bini bulmuştur. Aslında karşımızdaki tablo ağır ve vahimdir. Görülmektedir ki, salgınla birlikte 21’inci yüzyılın üçüncü on yılının ana güzergâhında ciddi değişimler yaşanacaktır. Yeni bir ekonomik ve toplumsal düzenin emareleri görülmeye başlanmıştır. Dijital devrim bu süreci daha karmaşık hale getirebilecektir.

Hayatın akışkanlığındaki yavaşlama doğrudan doğruya sosyal ve siyasal ilişkilere de yansıyacaktır. Küreselleşmenin mağduru olan milyarlarca insan kendi öz değerlerine ve milli kimliklerine sıkı sıkıya sarılacaktır. Doğrudur, milliyetçilik yükselen bir değer olarak cazibesini ve çekim gücünü artıracaktır. Biz Türk milliyetçileri olarak çağın şifrelerini çözerek, kilitlerini kırarak, engelleri aşarak tıpkı Ergenekon’dan çıkar gibi, tıpkı ileriye atılan akıncılar gibi, iman ve iradeyle yolumuza devam edeceğiz. Önümüzdeki yılların en önemli gerçeği milli devletler ve millet varlığı olacaktır. Güç merkezlerindeki radikal kaymalar, küresel alandaki tehlikeli gelgitler çok kutuplu, dahası çok bilinmeyenli bir dünya denkleminin doğduğuna işaret etmektedir.

Bize göre, ABD Kongresi’ne yapılan 6 Ocak baskını tökezleyen hegemonyanın deşifresi, bir dönemin bitişinin resmi, yeni bir dönemin miladının remzidir.

Göreve gelen ABD yönetiminin stratejik, diplomatik ve siyasi maksatları ne olursa olsun, hiçbir şey eskisi olmayacaktır. Türkiye’ye sözde stratejik ortak diyen müstakbel dışişleri bakanının açıkladığı görüşlerinin bizim nazarımızda herhangi bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bizimle sözde ortak olanların, terör örgütleriyle özde dostluk kurması insanlık vicdanının, on yıllarca devam edegelen müttefiklik hukukunun esasen ne kadar içi boş ve ham bir hayal olduğunu göstermektedir. Devletler arasında kalıcı dostluk veya düşmanlıktan bahsetmek mantıksızlıktır. Hiçbir ülkeye ille de bizi sevin demiyoruz, en azından çıkarlarımıza ve egemenlik haklarımıza hürmet etmelerini bekliyoruz.

Yeni ABD Başkanı’nın akıl sağlığını yitiren Trump’ın hatalarını tekrar etmemesi, iki devlet arasında ittifak hukukuna, yapıcı ve iyi niyetli ilişkilere destek vermesi samimi dileğimizdir. Türkiye güçlü reformlarla, hukuk, demokrasi ve ekonomi alanındaki göz kamaştırıcı iyileştirmelerle adımlarını hızlandıracak, kronikleşmiş meselelerin üstesinden zamanla gelecektir. Bunun yanı sıra 2023’ün Lider ülke Türkiye hedefine hizmet başlıca görevimizdir. Husumet ve ihanet kuşatmasını da milli birlik ve dayanışma azmiyle kıracağız. Hukuk ve demokrasi taviz vermeyeceğimiz değerlerdir. İçimizde sağlam durursak, bir olursak, beraberliğimizi kucaklaşmayla temellendirirsek dış baskılar boşa düşecektir. Al bayrağımızın altında gururla yaşayan, milletimize onurla mensubiyet duyan, bu vatan bizim diyen herkes özbeöz kardeşimizdir. Lokal farklılıklar, fikir ve düşünce hayatındaki çeşitlilikler zenginliğimizdir. Başka Türkiye yoktur.

Ne yapacaksak milli birlik ve kardeşlikle yapacağız. Bir olursak, diri olursak, ortak değerlerimizde kenetlenirsek ne zalime ne de zillete boyun eğeriz. Salgın sonrası dünyanın şartlarını analiz edip milli varlığımızı stratejik bir avantaja dönüştürebilir, bu konuda da dünyaya örnek olabiliriz. Demem odur ki, ben, sen yok, biz varız. Hep birlikte Türk milletiyiz, Türkiye’yiz.

Milletler, değerlerini, toplumsal davranışlarını, sahip olduğu kültürel miraslarını nesilden nesile aktararak yeniden üretirler. Bu yeniden üretim, hatta değişim dinamizminin önümüzdeki on yılları nasıl etkileyeceğini, küresel salgının bu etkileşimdeki payının ne kadar olacağını bugünden öngörmek istikbal adına hepimizin sorumluluğudur. Türkiye bu yüzyılın üçüncü on yılını tarihsel nitelikte bir yönetim reformuyla karşılamıştır. Aynı şekilde gücünü milletimizden, ilhamını ecdadımızdan alan Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte kutlu bir geleceğin rotasını yerli ve milli iradeyle tayin ve tespit etmiştir. Biz nefsimizle fani, ruhumuzla bakiyiz. Devleti ebed müddet, milleti ebed müddet ana fikrimizin banisidir.

28 Ocak 1920’de, Meclisi Mebusan’ın duruşu gibi, 18 Temmuz 1920’de düşman Bursa’yı işgal edip hızla ilerlediği bir sırada Büyük Millet Meclis’inin gizli bir oturumunda üzerine ant içildiği gibi, Misak-ı Milli vazgeçilmez yeminimiz, yol haritamızdır. Türk milletinin ruh kökünde saklı duran tarihi anayasası hiç şüphesiz Misak-ı Milli’dir. Gazi Mustafa Kemal, 13 Ağustos 1923 tarihinde ABD’li bir gazeteciye bunu ifade etmiştir. İki gün sonra 101’inci yıldönümünü idrak edeceğimiz Misak-ı Milli’nin henüz sayfası kapanmadı. Tarih henüz son hükmünü vermedi. Coğrafyanın bir asırlık özlemi hala dinmedi. Misak-ı Millî, Kurtuluş Savaşı’nın amaç ve sınırlarını belirleyen ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın kararı olarak milli irade şeklinde tecelli eden beka metnidir.

Milli ve bağımsız bir devlet kurmak üzere harekete geçmiş olan Türk milletinin akdettiği, birlikte yaşamak üzere anlaştığı tarihsel bir mukaveledir. Misak-ı Milli Osmanlı Parlamentosu kararı idi. Aynı zamanda da TBMM’nin yüksek bir hedefiydi. Bu gerçek bile, Türk devlet zincirinin iç içe geçen halkalar şeklinde devamının çok net kanıtıdır. İngiltere Başbakanı Loyd George, 18 Ağustos 1919’da Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada aynen şunları söylemişti: “İmparatorluğun geleceği Türkiye konusunda varılacak çözüme bağlıdır.” Yani Türkiye çözülmeden, çöküşe sürüklenmeden hiçbir sömürge planı, hiçbir emperyalist hedef, hiçbir hain emel gerçekleşemez, hayat bulamaz. Diyorum ki, Türkiye var olacak, ebediyete kadar tam bağımsız olarak yaşayacaktır. Hangi çılgın karşımıza çıkarsa çıksın, bu gerçek değişmeyecektir.

Misak-ı Milli Mülk-ü Millettir, Millet ise Türk’tür. Misak-ı Milli kararını alan muhterem mebusları, bu uğurda mücadele veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz büyüklerimizi hürmetle, rahmetle yad ediyorum. Emanetleri emanetimiz, ülküleri ülkümüz, hedefleri ise namusumuzdur.

“Şuşa’ya okul yapma projemiz uygun bulunmuştur”

16 Ocak 2021 tarihinde sosyal medya vasıtasıyla bir açıklama yapmıştım. Demiştim ki; “Şayet Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müsaadeleri olursa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev de uygun bulursa, bizatihi talimatımla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından Şuşa’da dokuz derslik bir okulun yapılması hedefimizdir.” Bu okulun isminin Şuşa doğumlu ve Azerbaycan Ulusal Marşı’nın bestecisi Merhum Üzeyir Hacıbeyli olacağını, temelinin de 30 Ocak 2021 tarihinde atabileceğini söylemiştim. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in karşılıklı mutabakat ve onaylarıyla Şuşa’ya okul yapma projemiz uygun bulunmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanlarımıza duyarlılıklarından dolayı yürekten teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Süreç ve projenin her aşaması Sayın Cumhurbaşkanlarımıza bilgi olarak takdim edilecektir. Şuşa’da yapacağımız okul tamamlanır tamamlanmaz Azerbaycan Cumhuriyeti’ne de anında teslim edilecektir. Hayırlı olsun diyorum. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, Meclis çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Paylaş