Selahattin Demirtaş hakkında yeni iddianame hazırlandı

Selahattin Demirtaş hakkında yeni iddianame hazırlandı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, AİHM Büyük Dairesi’nin ‘derhal serbest bırakılması’ kararı verdiği Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 108 kişi hakkında Kobani olayları soruşturması kapsamında iddianame hazırladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kobani için 6-8 Ekim 2014’te düzenlenen eylemlere ilişkin soruşturma kapsamında, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 şüpheli hakkındaki iddianameyi tamamladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca hazırlanarak Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, 27’si tutuklu, 6’sı adli kontrollü, 75’i yakalamalı olmak üzere 108 şüphelinin olduğu öğrenildi.

İddianamede, 2 bin 676 mağdur müştekinin bulunduğu belirtili.

İddianamede tüm şüpheliler için, “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma”, “37 kez adam öldürme” ve “31 kez öldürmeye teşebbüs” başta olmak üzere çeşitli suçlardan ceza talep edildi.

Şüphelilerin ayrıca, “bayrak yakma” ve “Atatürk’ü Koruma Kanunu’na” muhalefet suçlarından da cezalandırılmaları istendi.

Kobani soruşturmasının geçmişi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında arasında eski HDP milletvekilleri ve yöneticilerinin de bulunduğu 82 kişi hakkında 25 Eylül 2020’de gözaltı kararı çıkarmıştı.

Başsavcılıktan o gün yapılan yazılı açıklamada, “6, 7, 8 Ekim 2014 tarihlerinde, ülke genelinde ‘Kobani’ olayları olarak bilinen terör amaçlı eylemlerde PKK/KCK terör örgütü sözde yöneticileri, örgütün gençlik yapılanması, kadın yapılanması ve şehir silahlı yapılanması ile HDP MYK üyeleri ve eş başkanlarınca sosyal medya hesapları ile PKK/KCK terör örgütünün bazı basın yayın organlarında, Fırat Haber Ajansı ve gençlik yapılanması, kadın yapılanması vb üzerinden halka sokağa çıkıp terör eylemleri gerçekleştirmeleri yönünde çok sayıda çağrı yapıldığı” kaydedilmişti.

Açıklamada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iller başta olmak üzere 35 il, 96 ilçe ve 131 yerleşim yerinde 6 Ekim 2014’te başlayarak 7, 8, 9 Ekim 2014’te barikatlar kurmak suretiyle yolların kesildiği, uzun namlulu silah, molotof kokteyli, havai fişek, taş ve sopalarla kamu binalarına ve araçlarına, vatandaşların ikametlerine, iş yerlerine ve araçlarına zarar verildiği, çok sayıda vatandaşın ve kolluk kuvveti mensubunun yaralandığı terör olayları sonucu 37 vatandaşın hayatını kaybettiği ifade edilmişti.

Başsavcılığın soruşturması kapsamında eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu da tutuklu bulunuyor.

BAŞAK DEMİRTAŞ: SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE

Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş da iddianamenin onaylanıp mahkemeye gönderilmesinin ardından sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı. Demirtaş, eşinin cezaevinde saz çaldığı sırada çekilen bir fotoğrafını “Sen türkülerini söyle. İçeride dışarıda, biz hep birlikte mücadeleye devam ederiz” notuyla paylaştı.

KARAMAN: AİHM KARARINI BOŞA ÇIKARMIYOR

DUVAR’ın sorularını yanıtlayan Selahattin Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamenin AİHM’in kararını pekiştirdiğini söyledi. “Bu karar bir hamledir ama ‘işi bitiririz’ diyebilecekleri bir hamle değildir” diyen Kahraman Şöyle devam etti: “Eskiden işi bitirmeye dair bir inançları vardı ama bunlar etkisiz hamleler. Bu hale, görüntüyü kurtarma amaçlı. AİHM kararı bu şekilde boşa çıkmıyor. Çünkü karar bir bütün olarak yargının siyasetin emrine çalışmak suretiyle süreci yürüttüğünü ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu sürecin esas aktörü yargı değil, siyaset kurumudur ve başında da Cumhurbaşkanı bulunuyor. Cumhurbaşkanı’nın bu karardan sonra yaptığı açıklamalar ve bu iddianamenin çıkması beklenen bir şeydi. Bunu yapacakları belliydi.”

‘YARGISAL BİR İŞLEM DEĞİL’

Kahraman, Başsavcı Ahmet Akça’nın göreve başladığı gün bu iddianameyi kabul etmesiyle ilgili ise şunları söyledi: “Bütün bu okumalar içerisinde Başsavcının göreve yeni başlaması, bugün iddianameyi kabul etmesi çok küçük bir ayrıntı. Başsavcı olmaksızın da dava açılabilirlerdi. Çünkü bu iddianameyi kendileri hazırlamıyor, bunlar yargısal işlem değil. Biz başından beri buna yargısal bir işlem olarak bakmıyoruz. Nitekim AİHM de bunun yargısal bir işlem olmadığını, siyasetin gölgesinde süren bir süreç olarak değerlendirdi. AİHM’in kararı ortada. Bu anlamda da Avrupa Konseyi’ne ve onun icra organı olan bakanlar komitesine iş düşüyor. Bunu izliyorlar. Dolayısıyla o prosedür de başlamış durumda. AİHM’in kararına uymayı bir tarafa bırakın bu karara rağmen halen sarf edilen beyanlar ve yapılan bu hareketler esasen bu karar üzerine daha çok hassasiyetle durmalarını gerektiriyor.”

Paylaş