DİSK, ‘artık yeter geçinemiyoruz’ mitingi düzenledi

DİSK, ‘artık yeter geçinemiyoruz’ mitingi düzenledi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), İstanbul’da “Artık Yeter Geçinemiyoruz” mitingi düzenledi. Kartal’daki mitingde konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ne yazık ki ülkeyi yönetenler, Türk lirasının değer kaybetmesiyle övünüp bir de buna ‘kurtuluş savaşı’ diyorlar. Biz de lafı hiç eğip bükmeden söyleyelim. Bunların ‘kurtuluş savaşı’ dedikleri, kendi koltuklarının kurtuluşudur” dedi. Çerkezoğlu, yarın açıklanması beklenen 2022 yılı asgari ücret rakamı için de “Buradan, Kartal Meydanı’ndan hep birlikte altını kalın kalın çizgilerle çizerek söyleyelim. İşçi sınıfının asgari ücretle ilgili kırmızı çizgisi 5 bin 200 liradır” diye konuştu.

DİSK’in Kartal Meydanı’nda düzenlediği miting öncesinde Maltepe Sahil Yolu’nda toplanan binlerce işçi, kortej oluşturarak mitingin yapılacağı Kartal Meydanı’na yürüdü. İşçilerin mitingine, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP), Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emeklilikte Yaşa Takılanlar ve çok sayıda yurttaş katıldı.

İşçiler, “Emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza”, “Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz, Türkiye büyüyorsa hakkımızı istiyoruz”, “Vergide, gelirde adalet” pankartlarını açtı. “Gelirde adalet, vergide adalet”, “Asgari değil, insanca yaşam”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Sefalet ücreti istemiyoruz”, “Sefalete teslim olmayacağız”, “İnsanca bir yaşam, insanca bir ücret” sloganları attı.

Yoğun yağmurun altından yapılan miting saat 14:00’te İlkay Akkaya konseriyle başladı. Konser sonrasında sahneye çıkan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“Her sabah yeni zamlarla cebimizdeki paranın pul olduğuyla uyanıyoruz”
“Yoksulluğa, zamlara, faturalara artık yeter diyenler, borçla yaşamaktan bıkanlar, patronundan daha fazla vergi ödemeye yeter diyenler, emeğine ekmeğine ve memleketine sahip çıkanlar bugün bu meydanda, Kartal Meydanı’nda toplandık. Milyonlarca işçi adına, emekçi adına, geçinemeyenler adına, barınamayanlar adına, iş bulamayanlar adına bu meydanı doldurduk hep beraber. 1 Ekim’den beri meydan meydan anlatıyoruz, haykırıyoruz bulunduğumuz her yerden. Ekonomik krizin ve pandeminin yükünü biz taşıyoruz. Her gece uykuya dalmadan yarın bu faturaları nasıl ödeyeceğiz, bu kara kışı nasıl geçireceğiz diye düşünüyoruz. Her sabah yeni zamlarla cebimizdeki paranın pul olduğuyla uyanıyoruz. Her gün yoksullaşıyoruz. Ama sevgili kardeşler, ülkeyi yöneten beylere göre her şey yolunda. TÜİK diyor ki enflasyon sadece yüzde 21.

“İşçi sınıfının emeğiyle dalga geçenleri tarih de affetmez”
Doların artışı karşısında her gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Ülkeyi yönetenler bize diyor ki ‘Dövizden size ne? Dolardan size ne? Dolarla mı maaş alıyorsunuz?’ Buradan sesleniyoruz. İşçi sınıfının aklıyla dalga geçmeyin. Emekçilerin, işçi sınıfının emeğiyle dalga geçmeyin. İşçi sınıfının emeğiyle, teriyle, bu ülkenin tüm değerlerini üreten emekçilerle dalga geçenleri tarih de affetmez. Biz de affetmeyeceğiz.

“Biz sizin o dolar garantili ödemelerle ihaleleri verdiğiniz üç beş müteahhitten birisi değiliz”
Biz, Türkiye işçi sınıfıyız. Türk lirası kazanıyoruz. Biz, sizin gibi para sayma makinelerinde dolar saymıyoruz. Biz, sizin o dolar garantili ödemelerle ihaleleri verdiğiniz üç beş müteahhitten birisi değiliz. Evet ama onlar zengin. Döviz kuru arttıkça biz her gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Alım gücümüz daha fazla düşüyor. Ucuza kapatmaya gelen, her gün birisinin gelip öbürünün gittiği petrol şeyhleri, petrol prensleri kazanıyor, biliyoruz.

“Bunların “Kurtuluş Savaşı” dedikleri kendi koltuklarının kurtuluşudur”
Onlar kazandıkça bu ülkenin işçisi, emekçisi, yoksullaşıyor. Bizim emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz düşüyor. Paramız değer kaybettikçe biliyoruz ki bu ülke daha fazla yoksul ve bağımlı hale geliyor. Ama ne yazık ki ülkeyi yönetenler Türk lirasının değer kaybetmesiyle övünüp bir de buna ‘kurtuluş savaşı’ diyorlar. Biz de lafı hiç eğip bükmeden söyleyelim. Bunların ‘kurtuluş savaşı’ dedikleri kendi koltuklarının kurtuluşudur sevgili kardeşlerim.

“Bu meydandan emeğin köleliğe karşı kurtuluş savaşını başlatıyoruz”
Bu memleketin işçisi, köylüsü, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl verildiğini, emperyalizme karşı nasıl karşı konulduğunu kendi tarihinden çok iyi biliyor. ‘Kurtuluş savaşı’ diyorlar ya işte biz buradan, bu meydandan emeğin köleliğe karşı kurtuluş savaşını başlatıyoruz bugün. Emeğimize, ekmeğimize, memleketimize, çocuklarımızın geleceğine hep birlikte sahip çıkıyoruz.

“Türkiye’yi Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkesi haline getirdiler”
Türkiye’yi Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkesi haline getirdiler. Türkiye, Avrupa’da asgari ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu, açık ara önde olduğu bir ülke. ‘Çin modeli’ diye çıktıkları yolda, bugün Türkiye’de asgari ücret Çin’den bile düşük. Açık açık söylüyorlar sevgili kardeşlerim. ‘Türk lirası değer kaybedince ücretler azalacak’ diyorlar. ‘Rekabet gücümüz artacak’ diyorlar. ‘Yabancı sermaye Türkiye’ye akacak’ diyorlar. Yani bile isteye yapıyorlar. Emeğimizi yabancı sermayeye, bu ülkenin işçisinin, emekçisinin emeğini pazarlamaya çalışıyorlar. Biz buradan, bu meydandan hep birlikte sesleniyoruz. ‘Yok öyle yağma’ diyoruz.

“İşçi sınıfı satılık değildir”
‘Bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Bu ülke, bu halk satılık değildir’ diyoruz. Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değil, uluslararası pazarlarda kelepire satışa çıkartılacak şahsa ait bir mal değil. Ve bilsinler ki, bu ülkeyi kendi malları gibi gören, bu ülkenin sahibi gibi görenler bilsinler ki hiç kimsenin ama hiç kimsenin bugün bu meydanı dolduran, bugün burada olan olmayan işçilerden ve emekçilerden daha fazla bir değeri yoktur.

“Yabancı sermayeye petrol prenseslerine kelepir emek kelepir memleket diyenlerin tezgahını bozacağız”
Ant olsun ki yabancı sermayeye, petrol prenslerine, krallarına ‘kelepir emek, kelepir memleket’ diyenlerin tezgahını bozacağız. ‘Türk lirası ucuzlasın, emek ucuzlasın, memleketin taşı toprağı ucuzasın’ diyenlerin tezgahını ant olsun ki bozacağız. Bu yağmurun altında Kartal Meydanı’ndan, işçi sınıfının mücadelesinin merkezi İstanbul’dan söylüyoruz, ant olsun ki bozacağız sevgili kardeşlerim. Kara kışı bahara çevireceğiz.

“Bu kölelik düzeninde işçiye yer yok”
Bu ülkeye bir işçi baharı şart. Sadece ekmeğimiz için değil, adalet için, eşitlik için, özgürlük için, demokrasi için ayağa kalkıyoruz işçi sınıfı olarak. Çin modeli midir, adına her ne diyorlarsa bu kölelik düzeninde işçiye yer yok. Gençlere yer yok. Üretenlere yer yok. Kadınlara yer yok.

“Adaletsiz sistemi hep birlikte değiştirmek bizim boynumuzun borcudur”
Bu ülkede mahkemelerde suçsuz olduğu tescil edilmiş binlerce KHK’lı işçi kardeşimiz halen işsiz, hala Anayasa Mahkemesi’nin verdiği göreve iade kararları bile uygulanmıyor. Yine meydana soralım, son olarak bu yağmurun altında; mahkeme kararlarına bile uyulmayan bir düzende adalet var mıdır arkadaşlar? Adalet yoksa ekmek olur mu? Adalet yoksa demokrasi olur mu? Adaletsiz sistemi hep birlikte değiştirmek bizim boynumuzun borcudur.

“İşçi sınıfının asgari ücrette kırmızı çizgisi 5.200 liradır”
En büyük adaletsizlik de biliyoruz ki ücrettir. Şimdi asgari ücreti belirlemek için toplantılar başladı. Yarın son toplantı var ve muhtemelen asgari ücreti açıklayacaklar. Buradan, Kartal Meydanı’ndan hep birlikte altını kanın kalın çizgilerle çizerek söyleyelim. İşçi sınıfının asgari ücretle ilgili kırmızı çizgisi 5 bin 200 liradır.

“Devleti yönetmek demek ihale yapmak demek değildir”
Sadece asgari ücret değil, bütün ücretler, asgari ücret kadarının tümüyle vergi dışı bırakıldığı, kesinti yükünün karşılandığı bir devlet desteğiyle belirlenmelidir asgari ücret ve bütün ücretler. Devleti yönetenler sorumluluk almak zorundadır. Bu ekonomik kriz ve bu pandemide devlet devletliğini yapacaktır. Devleti yönetmek demek, ihale yapmak demek değildir sadece. Devleti yönetmek, bürokratlara üçer beşer maaş vermek demek değildir. O nedenle bütün ücretlerde bin liralık bir iyileştirme yapılmalı. En düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyine çekilmeli. EYT mağduriyetine derhal son verilmeli. Elektrik, su, doğal gaz faturalarındaki, temel gıda maddelerindeki KDV derhal sıfırlanmalıdır. Ama bunlar acil önlemlerdir sevgili kardeşlerim. Asıl olan şudur. Bu ülkeyi bir asgari ücretliler toplumu olmaktan çıkarmanın yolu, işçilerin, emekçilerin yaşadığı bu gelir kaybını gidermenin yolu örgütlenme hakkıdır, sendika hakkıdır, toplu sözleşme hakkıdır, gurur hakkıdır, yani demokrasidir, yani adalettir. O nedenle sendikal hakların kullanımının önündeki engeller bir bir kaldırılmak zorundadır. Buradan, Kartal Meydanı’ndan hep birlikte söyleyelim: Evet, dedik ya ‘kurtuluş savaşı’ diye. Emeğin kölelikten kurtuluş savaşını bugün buradan başlatıyoruz. Yeni bir başlangıç yapıyoruz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz.”

Paylaş