Rusya-Ukrayna krizi gölgesinde ‘biyolojik savaş’

Rusya-Ukrayna krizi gölgesinde ‘biyolojik savaş’

ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah programları finanse ettiğini öne süren Moskova yönetimi, ülkede bu alanda faaliyet yürüten 30 biyoloji laboratuvarı olduğunu dile getirdi. ABD hükümeti, Ukrayna’da ölümcül patojenler üzerinde araştırmalar yapan bir dizi tesis olduğunu kabul etti, fakat ‘biyolojik silah geliştirme’ iddialarını reddetti. Rusya Savunma Bakanlığı, bir süre önce ABD’nin Ukrayna topraklarındaki askeri-biyolojik faaliyetleri ile ilgili belgelerin analiz sonuçlarını yayınladı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün, son derece bulaşıcı ve tedavisi olmayan bir hastalık olan çiçek hastalığının ortadan kaldırıldığını açıklamasının üzerinden neredeyse 40 yıldan fazla bir zaman geçti. Ancak biyoterörizm üzerine çalışan ve genetik mühendisliğindeki ilerlemelerin biyolojik savaşın gelişimi üzerindeki etkilerini araştıran Stanfordlu biyofizikçi Steven Block’a göre, “Çiçek hastalığı türümüz için tehdit teşkil etmeye devam ediyor.” Zira hastalık ortadan kaldırılmış olmasına karşın, bazı hükümetler donmuş çiçek virüsü stokları bulundurmaya devam ediyor.

1987-96 yılları arasında Birleşik Krallık İstihbarat Topluluğu bünyesindeki ‘Savunma İstihbarat’ biriminde görev yapan Dr. Christopher Davis, bu türden virüslerin, seçili etnik gruplar üzerinde etkili olabileceğini söylüyordu. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) 2005 yılında tartışmalara son noktayı koydu. Seçili bir etnik grubun, biyolojik bir ajanla hedef alınma potansiyelinin çok da uzak olmadığının altını çizen örgüt, “Bu senaryolar hayal ürünü değil. Sayısız resmi ve bağımsız uzman tarafından da teşhis edilmiştir” açıklamasında bulundu.

ABD hükümetinin ulaştığını öne sürdüğü bazı kanıtlar, bu tür çalışmaların merkezi olarak Sovyetler Birliği’ni işaret ediyordu. Ancak 2022’nin ilk günlerine damgasını vuran Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte Rusya’nın ulaştığı bazı bulgular ibrenin yönünü Washington’a çevirdi. ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah programları finanse ettiğini öne süren Moskova yönetimi, ülkede bu alanda faaliyet yürüten 30 biyoloji laboratuvarı olduğunu dile getirdi. ABD hükümeti, Ukrayna’da ölümcül patojenler üzerinde araştırmalar yapan bir dizi tesis olduğunu kabul etti, fakat ‘biyolojik silah geliştirme’ iddialarını reddetti. Rusya Savunma Bakanlığı, bir süre önce ABD’nin Ukrayna topraklarındaki askeri-biyolojik faaliyetleri ile ilgili belgelerin analiz sonuçlarını yayınladı.

UP-4 PROJESİ

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından basına servis edilen kamuya açık raporlar, ABD Savunma Tehditlerini Azaltma Ajansı’nın Ukrayna topraklarında askeri biyolojik araştırmaları finanse etme ve yürütmedeki öncü rolüne işaret ediyor. Bu raporlar sayesinde Kiev, Harkov ve Odessa’daki laboratuvarların katılımıyla 2020 yılına kadar sürdürülen UP-4 projesinin ayrıntılarını da gün yüzüne çıkıyor.

Rus makamlarına göre bu program, “İnsanlar arasında ölüm oranı yüzde 50’ye ulaşan yüksek derecede patojenik H5N1 influenza ve Newcastle hastalıkları da dahil olmak üzere çeşitli tehlikeli enfeksiyonların göçmen kuşlar aracılığıyla yayılma olasılığını” mercek altına alıyor. Ukrayna’nın, kıtalar arası göç yollarının kesiştiği eşsiz bir coğrafi konuma sahip olması nedeniyle bu proje kapsamında 145 biyolojik türün incelendiği belirtiliyor. Rusya topraklarından geçen en az iki göçmen kuş türünün, uçuş rotaları esas alınarak tespit edildiği ve Doğu Avrupa ülkelerinden geçen göç yolları hakkında veriler derlendiği de bilgiler arasında.

R-781 PROJESİ

Kamuoyuna açıklanan bu belgelerle birlikte ABD, rakip ülkelerdeki epidemiyolojik durumu istikrarsızlaştırmak için yöntemler geliştirmekle suçlanıyor. Ortaya çıkışı ve özellikleri itibariyle birçok soru işareti barındıran yeni tip koronavirüs salgınının da bu programlarla doğrudan ilişkili olduğu vurgulanıyor. Bu noktada, Çin Savunma Bakanlığı’nın da biyolojik askeri faaliyetler hakkında her türlü bilginin uluslararası toplumun yakın ilgisini hak ettiğini söyleyerek ABD’den konuyla ilgili açıklama talebinde bulunduğunu belirtmekte fayda var.

Belgeleri ayrıntılı bir biçimde incelediğimizde, potansiyel biyolojik silah taşıyıcıları olarak kabul edilen yarasalar üzerinde yürütülen R-781 projesiyle ilgili ayrıntılar göze çarpıyor. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan raporlara göre, Ukrayna’da konuşlu laboratuvarlarda ağırlıklı olarak yarasalardan insanlara bulaşabilen veba patojenleri, leptospiroz, bruselloz, koronavirüs ve filovirüs gibi bakteriyel ve viral patojenler üzerine çalışmalar yapıldı. Çalışmaların Rusya ve Türkiye sınırları yakınında, Karadeniz kıyılarında ve Kafkasya bölgesinde yapılmış olması son derece dikkat çekici.

Bu tarz projelerin yalnızca Ukrayna değil, aynı zamanda Virginia Politeknik Enstitüsü ve ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu işbirliğinde, Pentagon tarafından kontrol edilen ‘Gürcistan’daki biyoloji laboratuvarlarının katılımıyla’ yürütüldüğü daha önce basına yansımıştı.

AMERİKALI UZMANLARIN GÖZETİMİNDE

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi virüsü ve hantavirüsleri araştırmayı amaçlayan, UP-8 projesine ilişkin materyallerin analizi, ABD’nin, Ukrayna’daki Pentagon biyoloji laboratuvarlarında yalnızca Ukraynalı bilim adamlarının çalıştığı yönündeki açıklaması ile çelişiyor. Belgelerden biri, yüksek risk teşkil eden bazı çalışmaların, Amerikalı uzmanların doğrudan gözetimi altında yapıldığına işaret ediyor.

Ukraynalı taşeronlara ait maaş bordroları ise projenin nasıl finanse edildiğinin ayrıntılarını içeriyor. Belgelere göre ABD Savunma Bakanlığı, araştırmaları doğrudan finanse etti. ABD standartlarına göre son derece mütevazı olan bu finansman epey dikkat çekici.

Buna ek olarak, incelenen materyaller, ABD’nin Ukrayna’daki askeri-biyolojik programını genişletme niyetinde olduğunu ve bu minvalde önerilerde bulunduğunu da işaret ediyor. Elde edilen bulgular aynı zamanda şarbon ve Afrika domuz vebası patojenlerini incelemeyi amaçlayan UP-2, UP-9 ve UP-10 projelerinin devam ettiğine dair de bilgiler içeriyor.

PİRE VE KENE EKTOPARAZİTLERİ

Kamuoyuna açıklanan belgelere göre Pentagon, ‘tehlikeli bulaşıcı hastalıklar yayan böcek vektörleriyle’ son derece yakından ilgileniyor. Bu çerçevede, Harkov’daki laboratuvarda stoklanan “yarasa, pire ve kene ektoparazitlerini içeren 140’tan fazla örnek”, incelenmek üzere Almanya’daki Friedrich Loeffler Enstitüsü’ne transfer edildi.

Arşiv kayıtları, benzer araştırmaların, II. Dünya Savaşı sırasında biyolojik silah bileşenleri geliştirdiği bilinen Japon İmparatorluk Ordusu’na ait 731. Birim tarafından yürütüldüğünü gösteriyor.

KAN SERUMU ÖRNEKLERİ

Rus basınına göre, Batılı ülkelerin temsilcileri, soruşturmaya konu olan biyomateryalleri teslim etme konusunda son derece temkinli. Zira mevcut belgeler aynı zamanda, Ukrayna vatandaşlarına ait biyolojik örneklerin yurt dışına taşınmasıyla ilgili birtakım iddiaları da içeriyor.

“Kan serumu örnekleri içeren 350 adet kriyo konteynerin, antikor titreleri belirleme bahanesiyle, Ukrayna Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Merkezi’nden, Avustralya Doherty Enstitüsü bünyesindeki bulaşıcı hastalıklar laboratuvarına nakledilmiş olması da” Rus makamlarına göre bu iddialara örnek teşkil ediyor.

SEÇİLİ ETNİK GRUPLARI HEDEF ALAN BİYOAJANLAR

Belgelerde dikkat çeken diğer bir konu ise Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi patojenleri ve hantavirüsleri araştıran Alman destekli 68727 EN numaralı proje. Bu proje kapsamında, Ukrayna’nın farklı bölgelerinden yalnızca Slav etnik grubuna mensup vatandaşlardan bin kan serumu örneği alınarak Bernhard Nocht Tropikal Tıp Enstitüsü’ne (Hamburg) bağışlandığı öne sürülüyor. Buradan hareketle, ABD ve müttefiklerinin hedeflerinden birinin de seçili etnik popülasyonları hedefleyebilen biyoajanlar yaratmak olduğunun altı çiziliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland, ABD Senatosu Dışişleri Komitesi’nin 8 Mart’taki oturumunda, Ukrayna’daki biyoloji laboratuvarlarının varlığını doğruladı ve söz konusu laboratuvarların, içerdikleri malzemelerle birlikte Rus ordusu tarafından ele geçirilme olasılığı konusundaki endişelerini dile getirdi.

Rus basınından derlenen bilgilere göre Amerikalılar; Kiev, Harkov ve Odessa’da konuşlu laboratuvarlar, Lviv’deki Epidemiyoloji ve Hijyen Araştırma Enstitüsü ile ABD Konsolosluğu’nda bulunan veri tabanları, biyomateryaller ve ekipmanlar da dahil olmak üzere pek çok kanıtı, Rus ordusunun bölgeye intikali öncesi tahliye etmeyi başardı. Koleksiyonun bir kısmının Polonya’ya gönderilmiş olma ihtimali üzerinde duruluyor.

Albert Kligman’ın dermatoloji deneyleri, Afro-Amerikalılar üzerinde yapılan tıbbi deneyler, gen terapileri, plütonyum enjeksiyonları, itaat geliştirmeyi öngören Milgram deneyleri, CIA’nın MKULTRA ve MKOFTEN programları ile yukarıdaki tarihsel olgular bir araya geldiğinde, suçlamaların yabana atılmaması gerektiği sonucu ortaya çıkıyor.

Paylaş